(not: bu bir dizi hikayedir.İlk bölümden başlamanızı tavsiye ederim)
İleriteknoloji ve Entrikalar III
Ne olduğuna anlam veremediğim bir kargaşanın içine düşmüştüm.İki adam, beni kolumdan tutup bir odaya götürmeye başladılar,hemde beyazımı gördüğüm sırada.Tam da onu bulmuşken...! Kimse kaçırılma anımı görememişti,ben ve beni kaçıranlar dışında.O an düşünemiyordum, sadece korkuyordum.Beni kaçıranlar dışında, kimsenin bilmediği gizli geçitler ve gizli odalar vardı , bu binada.İlginç duvar aralanmaları , tabloların arkasında kimsenin göremeyeceği parmak izi kilitleri ve dahası...Bana zarar vermemelerinden dolayı korku yerini soru cümlelerine bırakıyordu.Beni niye kaçırıyorlar? bu adamlar kim? beni nereye götürüyorlar?
Kolumdan tutan iki adam ve karşımda sırıtan üç adam ile ben, bire karşı beş gibi bir oranla bir odadaydık.Bu kavganın kazananı belli idi, o yüzden dövüşmek yerine konuşmayı tercih edeceğim gibi duruyordu ":)" . "Sizin derdiniz ne?" diye,bir soru yöneltiyordum.Korktuğumu belli etmemek adına bu sesim titremeden çok net çıkıyor.Ama korkuyorum o ayrı bi olay.
Gurubun içindeki bir adamın rahat tavırları ve cevap vermek edasıyla hareketlenmiş olmasından, grubun liderini çözmüş bulunuyorum.Ve konuşma başlıyor:
-Hey sen lider sen olmalısın!
Lider gülümsüyor.
-Merhaba Hid ,beni hatırlıyor musun?
-İsmimi nerden biliyorsun? Beni niye getirdiniz buraya?
-Merak etme bütün cevaplara ulaşacaksın.Lakin zaman sınırlı o yüzden beni dikkatli dinle.
-...?
-Senide kaybettik sanmıştım.Nihayet burdasın.Hiç bir şey hatırlamadığına göre baştan başlamalıyım anlatmaya.Bu şirketi seninle kurarken amacımız kötü insanların kalplerini onarmaktı.Ve başlarda başarılı da olmuştuk.Önce bütün suçluların kalplerini söküp onlara yapay kalp nakli gerçekleştirmiştik ve istediğimiz değerlerde yaşaması için topluma kazandırmıştık.Ne heyecanlı günlerdi o günler.
-Nasıl yani? bir insanın kalbini söküp yapay kalp takmak mı? ve o insanı yönetmek mi? Bu ne zalimce düşünülmüş bir proje! Bunu biz birlikte yapmış olamayız!
-Hatırlamıyorsun değil mi?... Hemde hiçbir şeyi.Evet hafızanı kaybetsende hala aynı yargılarla yüklüsün.O zamanlarıda çok tartışırdık.Ama durum o kadar vahim bir hal almıştı ki devlet projemize herkesten daha fazla destek sağlamıştı.Ve sen...Sen de kabul etmiştin sonunda.Çünkü insanların yarısı hapislere düşmüştü.Kan,dolandırıcılık,hırsızlık ve binlerce suç türü ile insanların yarısı hapishanelerde kalıyordu.
-Bu söylediklerinin manası nedir? şu an her şey normal gözüküyor.Başarılı mı olduk? Ve niye gizlice kaçırıldım?
-Hayır.Tam aksine durum daha da kötü oldu.Bizim yanımızda çalışan o yaramaz insan...Bir zamanlar kardeşimiz dediğimiz o hain, tüm insanların kalplerini ele geçirdi.Bu odadaki 6 insan ve o zalim dışında kalbi yapay kalp olmayan kimse kalmadı.Bütün dünya o zalimin yönetiminde.
-Herkesi yöneten biri mi var? Bu nasıl olur? Diktatörüm? peki ya Beyazım? Herkes mi?
-Ne yazık ki herkes.Biz senin kalbinin değiştirildiğini de öğrenmiştik ama bugün geliştirdiğim cihazın takibiyle seni de sağlam olarak bulduk.Nasıl oldu bilmiyoruz.Ama önemli de değil.Yeniden sadık dostumsun.Kendi kontrolündesin.Senden şunu istiyoruz; Zalim senin varlığından haberdar.Ama senin onu hatırlamadığını kabul ediyor olmalı.Seninle yüzleşecektir.Onunla karşılaşınca bu düzene son vermek sana kalıyor.
-Benden birini öldürmemi mi istiyorsunuz ? bunu yapmam...yapamam...
-Şimdi gitmelisin seni çok bile tuttuk.Git ve oyununu oyna.İnsanlığı kurtarmak için bunu yap!
Ve şimdi bir koridorun başındaydım.Beynimde fırtınalar dönüyordu...Ne yapmalıdım? Her şeyden önce bir plana ihtiyacım vardı.Ve kurgu başlamıştı...
9. Bölüm Sonu
Devam edecek...
19 Ocak 2013 Cumartesi
18 Ocak 2013 Cuma
1000 tıklanma hayırlı olsun
Tarayıcılara Göre Sayfa Görünümleri
İşletim Sistemlerine Göre Sayfa Görünümleri
|
11 Ocak 2013 Cuma
Günün anlamlı hikayesi...
Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir, 'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!' derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturtmayacaksın babanla?' diye çıkışır, beni odama gönderirdi.
Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.
Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli bir şey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı.
Bir gün anladım ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım. Önce resim yaparak başladım işe.
Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.' diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni
artık odama göndermiyordu. 'Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye
komşulara anlatıyordu annem halimi.
Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı topla!'diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum.
Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum. Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım.' dedi bir gün.
Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacaktım?
Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim.
Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde.' dedi. Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.'dedim. O 'Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.'dedi. Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem.' Dedim Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi. Heyecanla başladım anlatmaya…. Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım. Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde 'Hadi
odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve bir de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar' diye… Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Duyduklarına inanamıyorlardı…
Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.
Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.
Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli bir şey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı.
Bir gün anladım ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım. Önce resim yaparak başladım işe.
Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.' diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni
artık odama göndermiyordu. 'Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye
komşulara anlatıyordu annem halimi.
Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı topla!'diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum.
Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum. Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım.' dedi bir gün.
Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacaktım?
Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim.
Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde.' dedi. Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.'dedim. O 'Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.'dedi. Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem.' Dedim Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi. Heyecanla başladım anlatmaya…. Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım. Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde 'Hadi
odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve bir de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar' diye… Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Duyduklarına inanamıyorlardı…
Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.
6 Ocak 2013 Pazar
Life of an ordinary person (5)
Once upon a time...
There were four heroes to save the world for bad situation.One of them name was Tall-Man.His ability was to stretch upwards too much.We call him "number 4".There was a girl in this group.She was "number3" and
her name was Psy-Woman.Her power was about psychic.Another hero's name was Hid-Man.His number was 2.
When he was getting angry,his body changed as colour blue and body size extanded too much.Last hero's name
was Gil-Man.Everybody called him "number 1".His power have still been a mystery. But we knew the best word
belog to him "tamam" :)
Their mission was about defeating the enemy of Paradox-Man.
He was so cruel man.No one got rid of him.When
he was smile,everyone was afraid of him because paradox got start.
He was lots of ability as power control.
Paradox-Man controled the time.
Paradox-Man cheated everybody even our four heroes.Most of time
they lost each other.When Paradox-Man appeared,Four heroes find
each other.
The big fight began.Heroes VS Paradox-Man
First attacted belong to number 4.He wrapped up Paradox-Man.Number 4 was simile and he started to sing a song
Every one were Hearing of him.He say that "Ankara'nın bağlarıda büklüm büklüm yolları" as an english "Vineyard of
Ankara ,twist twist way of Ankara" :) Everyone were happy that moment
But Paradox-Man more stronger than number 4.So he escaped for him.He dissappeared a moment.Most of people
who watched the fight was terrified.Because Paradox-Man Appeared again.And he killed number 4.
Next attack belong to Psy-Woman(number 3).She controled everything with brain signals.She wanted to control
Paradox-Man and wanted to stop him.But Paradox-Man has electromagnetic shield.She didn't win him.But
Paradox-Man captured her control.Because she did not have any shield.Then he killed her too like Tall-Man.
Number 2 was so angry and he changed more powerfull.Hid-Man hit Paradox-Man and He flied up to sky.Everybody
were happy.Paradox-Man Lost with number2.Did it? it is true? Nooo...Paradox-Man was still alive and he returned
again. He hit number 2 and our hero was dissapperad.No body understanded what happenned.
Paradox-Man's face turned Gil-Man.He wanted to kill him.And He wanted to be invincible.But he was wrong at
that moment.Gil-Man was invisible suddenly.Paradox-Man have never seen him again.No one did not understand of
his power.Because everything Started from scratch.All heroes came return.And they attacted Paradox-Man together.
They won the fight against Paradox-Man.People were saved of Paradox-Man .And peace came to world...
Everybody have been a happy life since that day...
The (Happy) End :)
GoodBye...
was Gil-Man.Everybody called him "number 1".His power have still been a mystery. But we knew the best word
belog to him "tamam" :)
Their mission was about defeating the enemy of Paradox-Man.
He was so cruel man.No one got rid of him.When
he was smile,everyone was afraid of him because paradox got start.
He was lots of ability as power control.
Paradox-Man controled the time.
Paradox-Man cheated everybody even our four heroes.Most of time
they lost each other.When Paradox-Man appeared,Four heroes find
each other.
The big fight began.Heroes VS Paradox-Man
First attacted belong to number 4.He wrapped up Paradox-Man.Number 4 was simile and he started to sing a song
Every one were Hearing of him.He say that "Ankara'nın bağlarıda büklüm büklüm yolları" as an english "Vineyard of
Ankara ,twist twist way of Ankara" :) Everyone were happy that moment
But Paradox-Man more stronger than number 4.So he escaped for him.He dissappeared a moment.Most of people
who watched the fight was terrified.Because Paradox-Man Appeared again.And he killed number 4.
Next attack belong to Psy-Woman(number 3).She controled everything with brain signals.She wanted to control
Paradox-Man and wanted to stop him.But Paradox-Man has electromagnetic shield.She didn't win him.But
Paradox-Man captured her control.Because she did not have any shield.Then he killed her too like Tall-Man.
Number 2 was so angry and he changed more powerfull.Hid-Man hit Paradox-Man and He flied up to sky.Everybody
were happy.Paradox-Man Lost with number2.Did it? it is true? Nooo...Paradox-Man was still alive and he returned
again. He hit number 2 and our hero was dissapperad.No body understanded what happenned.
Paradox-Man's face turned Gil-Man.He wanted to kill him.And He wanted to be invincible.But he was wrong at
that moment.Gil-Man was invisible suddenly.Paradox-Man have never seen him again.No one did not understand of
his power.Because everything Started from scratch.All heroes came return.And they attacted Paradox-Man together.
They won the fight against Paradox-Man.People were saved of Paradox-Man .And peace came to world...
Everybody have been a happy life since that day...
The (Happy) End :)
GoodBye...
4 Ocak 2013 Cuma
Bir Sıradanın Hayatı (4)
Meclis,yıl sonu bütçe görüşmelerinin başladığı gün artık gelip çatmıştı.İkü meclisindeki kalabalık, İstanbul'un köprü trafiği gibi tıklım tıklımdı.Bende kendi çalışma arkadaşlarımla birlikte bu bütçe maratonuna kısmen hazırdım...
Oturum Öncesi
Yurt dışından arkadaşlarım Picasso ve Bernardo beni ziyerete gelmişlerdi.Yanımda Teadora ve Elena da bana eşlik ediyordu. Ancestor Village (Ataköy) de bulunan "Ex Friends" isimli bir yerde eski dostlarla buluştuk.Kısa bir sohbetin ardından Lobi çalışmaları için Bernardo,Teadora ve Elena kısa bir süreliğine yanımızdan ayrıldılar.Picasso ile şimdi başbaşa kalmıştık.Tavla fabrikası ihalesi üzerindeki gizli ortaklığın başlangıcı bu zamana dayanmaktaydı. İhalenin 4'te 1 lik kısmı bana aitti, 4'te 3 lük kısmı ise aziz dostum Picassonun olacak şekilde bölüşmüştük...
Bernardo'nun geri dönüşü ile konumuz daha çok ordu ve askeri harekatlar üzerine yoğunlaşmıştı. Çok yakın zamanda kendisi de bu harekatlara yakından katılacaktı...[ Kendisine hayırlı Tezkereler diliyoruz :) ]
I. Oturum
Yakın çalışma Ortağım Samuel Eto ile birlikte sabahın ilk ışıkları ile yola koyulmuş ve mecliste bize ayrılan yerde çalışmaya başlamıştık.Yapacağımız konuşma, arkalı önlü dolu olacak şekilde hazırlanmış bir A-4 kağıdından ibaretti.Yanımıza ilk gelen Sergio olmuştu.Hemen ardından sırası ile Teadora,Alicia-Gale, Elena,Ernest ve Oscar olmuştu.
Sergio her zamankinden daha ayıktı bu toplantı için.Teadora'nın ukala yaklaşımı ciddiyetimize gölge düşüren cinstendi.Bu çocuk gerçekten ukalanın tekiydi.Alicia-Gale ise bütün yoğun çalışma temposuna karşı gülümseyebilen tek kişiydi bu masada. Ve Elena yorgun görünüyordu. Ya duygusal olarak hazır değildi bu toplantıya yada gerçekten uyumamıştı.Bazen hırçın olsada masumiyetimizin temsilcisiydi Elena. Ve Ernest, sert görünen bir mizacı vardı ama kalbi görüntüsü gibi sert değildi ,bunu biliyorduk. Oscar'ın endişeli tavırları ile birlikte endişe, grubumuzun bütün üyeleri arasında paylaşıma başlamıştı.Ama bu grubu kim durdurabilirdi ki!!
Artık zaman Loop Anten'e, Gagnam Style oynatma zamanıydı....
Artık zaman Isotropic Source'lara, Zeybek dersi verme zamanıydı...
Ve Artık zaman Electric Field'e, Ankara havası çalma zamanıydı....
II. Oturum
İkinci oturumu yöneten başkanın adı Pykup Lhkan Czylmaz ... Bu adam bir çok siyasi tarafından "Ters köşe" hitabıyla tanınırdı.Ve birde Chuck vardı.Chuck en ciddi isyancı grubun başını çekiyordu.Hemen hemen her protestoda onu görmek mümkündü.Esprili kişiliği sayesinde bir çok protestonun sonu gülüşmelerle son buluyordu...
İkinci oturum ilk oturuma göre daha sakin bir düzeyde geçmişti.Herkesin yüzünde garip bir ifade vardı.O ifade şunu söylüyordu adeta "ben şimdi ne yaptım ki? " .İkinci oturum değerlendirmesi için artık söz Pykup Lhkan Czylmaz daydı...Ya köşe bize ters gelecekti artık, yada biz köşeye ...
III. Oturum
Yoğun tempo yüzünden bir çok siyasi meclis sıralarında uykulu gözlerle ve pijamalarıyla katıldıkları bir oturum olmuştu bu üçüncü oturum.Genel konu wireless ve operatörlere giden paralarla ilgiliydi.Bütçenin büyük kısmı operatörlere gidiyordu.Bu konu hakkında iktidar ve muhalif kanatlar birbirini ısırma noktasına gelmişti.Neyse ki uyku bütün nefret kıvılcımlarına karşı galip gelmişti...
Bu oturumun moderatörü Galatasaraylı Mr. Friday kapanış konuşması büyük alkışlarla son buluyordu...
"Haftaya ikinci bütçe görüşmeleri başlayacak.Bu sebeple kendi bütçenizi gözden geçirmeyi de unutmayınız" yazısı bir post card olarak tüm siyasilere beyaz bir mektup ile verilmişti.Acaba kastedilen neydi?
Hoşçakalın...
:)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)