10. Bölüm: İleri Teknoloji ve Entrikalar IV(son)
(not: bu yazı bir dizi hikayedir.Henüz başlamayanlar için tavsiyem ; ilk bölümden başlayarak hikayeye dahil olmalarıdır)
(not2: Zamanlamaya dikkat ediniz zaman akışı geriye doğru gitmektedir)
Şimdi:
Hava kapkara ve yağmurluydu.Ben bütün kalplerin yönetimini ele geçirmiştim.Artık dünyanın yönetimi bana aitti.Yüzümdeki tebessüm kaybolmuştu.Ruhumdaki boşluğun derinlerime doğru yayıldığının farkındaydım ; ama bu duruma engel olamıyordum.Kalbimden itibaren bütün vücuduma doğru yayılan bir karanlığa teslim oluyordum.Ben dünyayı yönetiyordum; lakin içindeki bu karanlıkta beni yönetiyordu besbelli.Gerçekte yönetim kimdeydi peki...?
5 Dakika önce:
Bana karşı gelecek son kişi , yani eski dostumun kalbinide ele geçiriyordum.Tüm haykırışıyla bana bağırıyordu."yapmaaa...". Artık ne dediği umrumda değildi.O da insanların tüm kalplerini ele geçirmeye çalışan bir haindi benim gözümde. Ve son kalan kişiler bizdik eğer onun kalbinide ele geçirebilirsem bütün insanlara ne yaptığını ona gösterebilirdim.Ve cezası kesindi.
Geliştirdiğimiz cihaza doğru, son kez çalıştırmak için yürüyordum artık.Eski dost, yeni düşman bağırıyordu: "yapma...".Ve cihazı çalıştırıp benim dışımda kalbi yapay kalmayan son kişiyi imha edecektim.Ve nihai son için tuşa dokundum.
Ve yapay kalplerin dünyasında, kontrol artık bendeydi.Hava kararmaya başlamıştı ve sağanak yağmurun habercisi şimşekler ardı sıra çarpıyordu.
1 Saat önce:
Kalplerin yönetimini ele geçiren kişiyi üzerime çekmeyi başarmıştım. Hazırladığım tuzak sayesinde kalplerin yönetimini ele geçiren aletin içerisine haps etmiştim onu. Artık vakit tamamdı. Onun kalbinide ele geçirip diğer bütün insanların kalplerini kendi özgür iradelerine salıverecektik. Dostumun gözünün içine baktım. Bu bakış gereken cezayı uygulamasını onaylayan bir bakıştı. Hüküm verilmiş ve suçlunun kalbi değiştirilmişti.
Dostum dediğim insana ikinci bakışı atıyordum artık. Tüm insanların kalplerinin kendilerine iadesi manasını taşıyan bir bakıştı bu. Ama beklenen hareket bir türlü gerçekleşmiyordu. Aksine gücü eline geçiren dostumun içindeki karanlığın yayılmasını yüzünden okuyordum. O da değişmişti. Tüm öfkesi ile yanında bulunan adamların kalplerini ele geçirme peşine düşmüştü. O an üzgündüm yerimde hareketsiz bir halde olanı seyrediyordu gözlerim.
Tüm kalpleri ele geçiren dost bana bakıyordu artık. Benim kalbimi de ele geçirmek isteğiyle doluydu tüm kalbi. Bunu anlamak için medyum olmaya gerek yoktu. Kendinde tanrı edası hissediyor olmalıydı. Bu bakış o fena bakıştı işte. Ne zalim ve ne acı bakıştı o.
Her ihtimali hesap etmek durumundaydım. Dostumunda bana ihanet edebileceğini düşünmüş ve buna göre kurgulamıştım planımı. Önceden cebine koyduğum bir şok cihazı vardı. Bütün vücuduna elektirik veren cihazı uzaktan kumanda ile konrol ederek çalıştırıyordum. Artık yerde baygın halde yatıyordu. Artık sıra ona gelmişti onunda kalbi değişmeliydi. Aynı ceza onada uygulanmalıydı...
3 Saat Önce:
Toplantı Salonunda fısıldaşmaların çokluğu ortama gürültü pompalıyordu.Kapıdan içeri girdim ve ardımdan kapıyı hızlıca vurarak konuşma kürsüsüne doğru ilerlemeye başladım. Ortamda ki sesler bir anda susmuştu.Herkes kürsüye doğru hızlı adımlarla ilerleyen bana bakıyordu.Kürsüye varmıştım ve herkes dikkatlice beni süzüyordu:
"Buradan hepinizin yönetimini ele geçiren kişiye sesleniyorum.Benimle birlikte kalbi yapay olmayan bir kaç kişi olduğunu sende benim kadar iyi biliyorsun.Eğer buraya gelirsen ve benim özgür kalmama müsade edersen onları sana teslim edeceğim.Eğer gelmezsen hiçbirini bulamayacaksın"
Herkeste bir sessizlik vardı.Kısa bir bekleyişin ardından hain çıkageldi.Geleceğine dair şüphem yoktu çünkü yönetme arzusu her şeyden önce geliyordu.Ve benim planım kusursuzca tasarlanmıştı.Gelmemesi olanaksızdı.
Şimdi;
Gökyüzüne başımı kaldırmıştım."En güçlü benim..." diye haykırıyordum.Tam o sırada gökyüzünden bana doğru yaklaşan bir ışık süzmesini fark etmişti gözlerim. Bu bana yaklaşan ışık, ışık hızından daha hızlı ve daha parlaktı.Bu ışık süzmesinin ne olduğunu fark etmek için sinir hücrelerim beynime doğru görüntüyü işleme algılama ve cevap verme sırası prensibi üzerine tam hızıyla işliyordu. Cevap bulunduğuna dair bilgi işlendiğinde artık çok geçti. "YILDIRIM".
Ve göz kapaklarım bana çarpan yıldırım yüzünden yavaş yavaş kapanıyordu. Gözümün gördüğü her nokta rengini yavaş yavaş siyaha bırakıyordu...
10. bölüm sonu...
Devam edecek