20 Eylül 2012 Perşembe

Kayıp Şehir (7)

7. Bölüm : İleri Teknoloji ve Entrikalar - I

(Not: bu bir dizi hikayedir.Bu sebeple 1. bölümden başlamanızı tavsiye ederim)


Bir sokak serserisi gibi yerde oturmuş haldeyim.Ellerim birbirine paralel olarak yere doğru uzanmış,bedenime karşı direk görevi görüyorlar.Yorgunluktan başımı havaya kaldıramıyor olmalıyım,çünkü gözlerim yeri süzüyor.Vakit sabah olmalı güneş ışınlarının yere çarpma açısından anımsıyabiliyorum.Ayrıca görüntü aralığım kısıtlı.Saçlarım gözlerimin önünde bir perde olacak kadar uzamış durumda.Arada bir esen rüzgar sayesinde farklı yerlerden görüntü alabiliyorum.Biri yanıma yaklaşıyor, kendinden önce gelen gölgesi sayesinde daha hızlı farkediyorum.Kafamı kaldırıp tanımadığım bu yüze bakıyorum.Şimdi karşılıklı konuşma zamanı:

-718497007 , patron ne işin var yerde?
-Sen kimsin?
-Üç ay öncede aynı numarayı yapmıştın artık yemem patron.

Yüzüme gülümsüyor.Bende anlamsız bir ifade.Eminim iyi rol yapıyorumdur ona göre.Çünkü bu rol sandığından daha çok gerçek.Konuşmamız devam ediyor,bu sefer söz sırası bende:

-Ne numarası , sen kimsin, biz nerdeyiz?
-Peki kandırılmış gibi yapıyorum ismimi söylüyorum,ben 718496006.Sana bağlı bir alt bölüm yöneticisiyim.Peki şimdi beni hatırladın mı?
-Benimle dalga geçiyorsun heralde o nasıl bir ismin var?
-Eğer sende benimle dalga geçmiyorsan patron ciddi bir sıkıntı söz konusu.Doktora gidelim mi?

O an düşünmeye başlıyorum.Sinyaller beyin havuzuma oluk oluk akıyor su gibi... Nerdeyim ben? Geçmişi hatırlamaya çalışıyorum.Evet , akıl ekranımda görüntüler oluşmaya başlıyor.En son çukurdan aşağı düşüşümü hatırlıyorum.Çukurun dibinde parlayan bir ışık ile birlikte başka bir boyuta geçtiğimi hatırlıyorum.Bir son beklerken yeni bir başlangıç için burdayım belkide...

Buraya gelişim bir sır olmalı.Tam olarak ne olduğunu anlayana kadar kimse bilmemeli.O zamana kadar iyi bir oyuncu olmalıyım.Bu oyuna, karşımdaki adamın şaşkın bakışını ortadan kaldırarak başlamam gerekli.Şimdi rol zamanı:

-Elbette rol yapıyorum 718496006.
-Nihayet! Bir an korktum patron.Cidden iyi bir oyuncusunuz.hatta o kadar iyi oynuyorsunuz ki kıyafetiniz bile nerden baksanız yüz sene öncesinin kıyafetleri.Sahi nerden buldunuz onları?
-Biraz yardım alınca her şey kolay bulunuyor.Bu arada.ben sana kolayca nasıl hitap ederdim 718496006.
-Artık bu oyunu bitirsek mi patron.Bana Altı dersiniz genelde,eğer rütbemi değiştirmek içinse bu oyun,gerek yok.
-Peki "Altı"cım beni evime kadar götürebilir misin? Gerçekten bugün yardımına ihtiyacım var.Senin rütben yükselmeye açık, alçalmaya değil.
-Elbette patron hadi gidelim.Tabi yükselerek sizin yerinize geçmekte istemem.Ben böyle iyiyim.
-Bu arada bugünün tarihi nedir?
-21 Eylül  2112
-Vavv. Zaman ne hızlı akıyor öyle değil mi Altı?
-Öyle patron.

Bana elini uzatan Altı'ya karşı elimi uzatıp kalkıyorum.Gördüğüm manzara karşısında yavaşça kafamı havaya kaldırıyorum.Aynı zamanda yürüyen yolun üzerine binmek için harekete geçiyoruz.Karşımda ışık ışıl bir şehir mevcut.Teknoloji sanıldığından daha hızlı büyümüş.Evler yer çekimine karşı asılı olarak yapılmış, kilometrelerce havada duruyorlar.Arabalar uçaklara dönmüş resmen.Yerde giden sadece yürüyen yollar.Bu şehir inanılmaz.Şimdi yürüyen yolun üzerindeyiz gözlerimle etrafı süzüyorum.Burası inanılmaz bir şehir.Yürüyen yol her geçen dakika hızını arttırırken benim aklımın içinde bir soru beliriyor.Burası benim aradığım kayıp şehrim mi? Sorunun cevabı,soru kadar hızlı geliyor:Henüz bilmiyorum.Ama öğreneceğim...


7. Bölüm Sonu.


9 Eylül 2012 Pazar

Kayıp Şehir (6)

6. Bölüm: Tünel

(Not:Bu yazı, bir dizi hikaye olması sebebiyle, hikayeye 1. bölümden başlayıp dahil olmanızı tavsiye ederim...)

Bugün korku şehrindeki altıncı günüm.Pansiyondaki hikayeyi dinlediğim gün, dışarı adımımı atar atmaz şiddetli bir yağmur beni bekliyordu.O günden beri yağmurun durmasını bekliyorum.Ama yağmur hergeçen gün şiddetini daha da arttırdı.Sanki beni yıldırıp vazgeçirmek isteyen bir güç var gibi.Ama benim teslim olmaya niyetim yok.Bu yolda karalıyım,bu yolda cesurum.

Derin boşluğun başındayım,yanlızım.Yağmur suları dizlerime varmış halde ve debisi hiç azalmıyor.Islanmadık bir nokta yok üzerimde.Gözlerimi bile tam açamıyorum.Yağmur şiddetli,çok şiddetli....İnsanlar evlerine hapsolmuş,hava yağmura teslim olmuş durumda.Tüm şehir korkunun esiri...Bir istisna ile; bende korkunun zerresi yok.

Tüm dikkatimle hedefe odaklanmış haldeyim.Derin çukur öylesine uçsuz bucaksız görünüyor ki uzayın karadelikleri gibi ne gelirse içine yutacak halde bekleyişte.Biraz sonra bu yutan canavara bir yemek göndereceğim: Kendimi...

Şehirden satın aldığım upuzun ipin,bir ucunu toprağa çaktığım kazığa bağlıyorum.Diğer ucunuda belime bağlıyorum.Yavaş adımlarla kendimi aşağıya doğru sarkıtıyorum.Yağmurun şiddeti dolayısıyla bütün şehrin suları bu derin çukurdan aşağıya doğru akıyor.Sanki bir şelaleden aşağı inmeye çalışıyor gibiyim.Tabi bu şelalenin suyu fazlasıyla çamurlu.Aşağıya düşmenin yanı sıra boğulma tehlikesiylede karşı karşıya kalıyorum.Zorluk üstüne zorluk.

Tedbirli davranarak yavaş ve dikkatli bir şekilde tüm kararlılığımla ilerliyorum.Bir an ayağım kayıyor.Ani bir hamle ile ipi sıkıca kavrıyorum.Eğer bu ipi bağlamamış olsaydım çukur için lezzetli bir yemek olacaktım.Neyseki durumu toparlıyorum.Kalbimin çarpması normale dönene kadar bulunduğum noktada bir süre bekliyorum.

O an aklıma bir düşünce takılıyor.Cesur amcanın pansiyonunda, odamda geçirdiğim zamanı hatırlamadığımı farkediyorum.Bu şehre geldiğimden beri her anı saniyesi ile hatırlamama rağmen,odada geçirdiğim 10 dakikalık zamanı nasıl geçirdiğim ve ne yaptığımdan bi haber durumdayım.Öncesinde korkularım ile yaşarken odadan çıktıktan sonra cesur oluşumun sebebi neydi? Tüm heyecanım ile hedefe odaklanmış iken bu önemli noktayı nasıl kaçırmış olabileceğimi düşünüyorum.Çok bilinmeyenli bir denklem gibi... Çöz çözebilirsen.

Sandığımdan daha zor olmaya başladı bu yolculuk.İpi sıkmaktan ellerim uyuşmuş,hissizleşmiş.Ama dinlenecek bir dakika bile mevcut değil.Bir an önce bu tünelin sonunu görmeli ve oraya varmalıyım.Biraz daha inince ipin beni götürebileceği son noktaya getirmiş olduğunu farkediyorum.Ya ipsiz yola devam edeceğim ya geldiğim yere geri döneceğim.İki seçenekte de imkansızı oynayacağım.Görünen iki seçenek olsada benim için tek bir seçenek var.Hedefe kitlenmiş ok geri döner mi hiç?Ölü yada diri her türlü hedefe varacağım hedefe kitlenmiş bir ok gibi...

Tüm yorgunluğuma,bir an duraksamayan yağmura,ve dikliğinden bir parça eğilmeyen bu yamaca rağmen tempomu daha da arttırıyorum.Her şey o kadar iyi gidiyordu, ta ki ikinci kez ayağım takınala kadar.Ellerim tutacak bir boşluk da yakalayamadı.İşte şimdi tüm hızımla sırt üstü boşluğa doğru düşüyorum.Hem heyecanım hem korkum benimle birlikte düşüyorlar. Ve ben bulmacanın eksik parçasını o an fark ediyorum.Yüzümde bir tebessüm...ve tüm hızımla düşüyorum...

devam edecek....

6. Bölüm Sonu