30 Aralık 2012 Pazar

Bir Sıradanın Hayatı(3)

M.Ö. 10 000

Yeni bir gün başlıyordu.Güneş dağların arkasından yavaş yavaş tepeye doğru tırmanışa başlamıştı.Herkes erkenden çalışmaya başlamıştı.Bu kabiledeki herkesin bir görevi, bir rolü vardı.Kimisi koyun postundan elbise dikiyordu,kimisi meyve topluyor, kimisi balık avlıyordu.Bir kısım insanlar da pratik çözümler geliştiren mühendislik öğrencileriydi.Genç mühendisler için bir mağrada "İt ve Kak " adında bir üniversite kurulmuştu.Yazılar oyma ile yazılacağı için çok uzun yazmak yerine baş harfler seçilerek "ikü" yazılmıştı.

Kurulan bu eğitim mağarasında kendine güvenen bir kaç genç mühendis kayıt yaptırmıştı.Kayıt yaptıran öğrencileri kısaca tanıyacak olursak:

İlk kayıt yaptıran öğrencinin adı "Han" idi.Namı büyük bir mühendisti.Bir çok kişi onu canlı görememişti.Han'ı tanımayanlar, tanıyanlara onu sorduklarında, tanıyanlar parmakları ile göstererek "O Han" derlerdi.

Hemen ardından diğer meşhur mühendis "Ra" kayıt yaptırmıştı.Bir çok mühendis ilk buluşuyla birlikte ismi söylenirdi. Ra'nın ilk buluşu küp idi.O yüzden KüpRa olarak çağrılırdı.Zaman içinde kabilenin dayısı fıstıkçı şahap Ra'nın adını kalıcı olarak belirledi "Kübra"

Diğer mühendisin adı "Ha" idi. Bir çok insan onu eşşek gibi kullanırdı :) onu Al Ha... şunu Al HA... bunu Al Ha...Artık İsmine yapışmıştı bu ek AlHa...Mahallenin amcası TiviT müdahale ederek nihai ismi belirlemişti Ha için "Talha"

Ve bir başka mühendis "Le". Çok değişik tasarımlı kıyafet seçiminden dolayı parmakla şu "Le" diye gösterilirdi.Kulaklarda kalan ismi okulun kayıt defterinde kendi yerini alıyordu "Şule" olarak.

Bir başka mühendis "Va" idi.Va hayvanları severdi ama aynı zamanda deneylerde hayvanların kullanılmasını da destekleyen tek hayvan severdi :) Küçük bir köpeği vardı ve onun üzerinde frizbi yakalama deneyi yapardı.Küçük sevimli köpek sahibi Va ya seslenildiği zaman HAVlamaya başlardı.Bu ses karışımı sebebiyle Va'nın adı "Havva" olarak bilinir olmuştu.

Son mühendisin adı "LiL" idi.Kendisine soru soranlara karşı verdiği cevaplar hep şaşırtıcı olurdu.Bir çok insan  Lil in cevapları için ağzı açık olarak Haa derdi.Zaman içinde "Lil"in adıda "ha" ile bütünleşip "Halil "olmuştu

Zaman ilerlemiş ve proje tanıtım günleri başlamıştı.Genç mühendisler ilk projeleri ile halktan not alacaklardı.İlk projenin sahibi Ohan'dı.Ohan tahtadan yaptığı T-Pad ile herkesi büyülemişti.Yaptığı bu alet ile taş devrini kapayıp T-pad devrini açıyordu.

Kübra ise dünyada bir çığır açarak akıl küpü ismini verdiği oyunu icat etmişti.O nasıl bir oyundu öyle bütün herkesin elinde bu küp vardı artık.Çok az kişi her yüzeyde bir renk olacak şekilde tamamlayabilmişti bu oyunu.Kübra herkes tarafından sevilen bir mühendis olmayı başarmıştı.

Mühendis Talha'nın olaylara bakışı çok farklıydı.Kostüm icadını gerçekleştirmişti.Noel baba ismini verdiği bir kıyafetle birlikte, asırlar sonrasında dahi bir efsane olarak anılacaktı.En meşhur kostümlerinden biride eşşek kulaklı olanıydı.

Şule mühendis, online alışveriş yapma fikri üzerine bir çok çalışması vardı. Akasyadan bilgisayar,çam ağacından kredi kartı yapmıştı,organize ettiği bir grup kişiyi elden ele gönderecek şekilde bir kargo ağıda kurmuştu.Namı hiç bitmeyecek olan bir mühendisti.

Havva ile Halil ise sıfır(0) ı bulmuşlardı.Halkın büyük çoğunluğu bu buluşları sebebiyle bu iki genç mühendisi "yuh"luyorlardı.Sıfırın hayattaki değerini henüz o gün anlayamamışlardı çağın insanları.Ama ilerde çok büyük bir buluş olarak rahmetle anılacaktı bu iki isim....

Havva ile Halil bütün dışlanmalara rağmen projelerini geliştirmeye devam etmişlerdi.Sıfır sayesinde önce tekerleği bulmuşlardı hemen ardından tekerleği kullanacakları bir araç yaptılar.Aracın adını FeRRo koymuşlardı.Birçok kişi bu icadı anlamamışlardı Taki onlar(H&H) el sallarken FeRRolarıyla uzaklaşıp gözden kaybolana kadar...


TARİH Bu genç mühendislerin yaptığı çalışmalar sayesinde bugünkü teknolojiyi yakalamıştır.Üstadlarımızı rahmetle anıyor,yeni mühendislere de atalarını örnek alacak şekilde başarılar diliyoruz.

NOT1 :  (Bu yazıda Havva ya aldırdığım sıfırdan dolayı özür hikayesi olarak yazardan torpillidir)

NoT2:   Yorum yapmayı ihmal etmeyiniz :) Birde sonraki bölümlerde yer almak isteyen olursa yorum kısmında hikayede olmak istediğini belirtmeyi unutmasın

Hoşçakalın :)








28 Aralık 2012 Cuma

Bir Sıradanın Hayatı (2)

Mabet çıkışı Abdul K. isimli satıcıyla gizli pazarlıklar sonucu belirli bir oranda anlaşma sağlamıştık.Malların ulaşacağı yer ve saat konusunda; gizli ikü ayso depo çarşamba saat 09:00 olacaktı.O kalabalıkta, tv ve insan gürültüsü sayesinde sevkiyat işi çok  kolay olacaktı.Tek bir sorunumuz vardı.Ya Anten çekmezse? çekmeliydi  gürültü bizim umudumuzdu...

Bu pazarlığın ardından büyük konsey toplantısı için Starbuck kafeye doğru harekete geçtim.Bütün Ağır toplar burdaydı:
-Uyku babası,
-Proje babası,
-AYfone babası,
ve
-Nikotin anası,

Uyku babası;her zamanki gibi gözleri kapalı, kulakları ise eşşek kulağı gibi pür dikkatli ve açıktı.Bir çok kişi gerçekten uyuduğunu zannederdi, ama aslında hepsi bir numaraydı.Uyuttuğu bir çok insanın parasını hortumlardı.Uyku sektöründe yorgan yastık haraçlarıda uyku babasına akardı.

Proje babası ;en çok üzerinde durduğu sektör, öğrencilerin bitirme projeleri ile alakalıydı.O bir projeye başlasa, sektördeki herkesi bitirirdi.Bütün yer altı paralarından mutlak pay sahibiydi.Çok teklikeliydi.

AYfone babası; Yasal görünen şirketi AYfone ile yer üstünde de söz sahibiydi.Bu şirket sayesinde En yüksek meblağlarda para aklama işinden sorumlu mafya babasıydı.Bir çok "fon"un sahibi olduğu için yer altı kadar yer üstündede zengin görünen tek adamdı. İphone marka telefon ve mac i bulunan Elma hayranı bir babaydı.Hatta bir elmayı yanlızca bir defa ısırırdı.Arabasının arkasında her zaman bir koli elma taşıdığı dillerde dolaşan efsaneler arasındaydı.

Nikotin anası; Bütün tütünlü içecekler ve kahve sektöründe, yer altında namı dillerde dolaşan Tek hanım ağaydı. Sigara konusunda çok hassastı.Konseyde yeni giydiği hırkası ile bütün babalara göz dağı veriyordu.Hiç birinden aşağı kalır yanı yoktu.Belkide mafyanın içinde en tehlikeli yönetici idi.

Benim işim bu konseyin bütün kararlarını uygulamaktı.Hem yönetici hem tetikçiydim.Attığımı vuran "sniper"ımı hep yanımda taşırım.Konseyden çıkan karara göre yeni hedefim belli idi. Bal sektörünü yer altı mafyası olarak ele geçirme fikri konseyce onaylanmıştı ve bu görev bana verilmişti.

Kısa bir araştırma için internetten tweetter sayfamdan bal sektörüne ilişkin bilgileri aramaya başladım.Sektörün patronu "K" kod adlı bir çete lideriydi.Yeni hedefim belliydi.Attığım tweetle K'nın yerini öğrenmiştim."Sniper"ımla bir çatı katında K'yı beklemeye başladım.

Hedefim görüş alanıma girmişti.Tam kurşunu atacağım sırada kafama bir darbe almıştım.Kurşun süzülürken, ben ani refleks ile tepkinin geldiği yere odaklanmıştım.Karşımdaki Ferhat idi.Bana Şirin'in yerini soruyordu.Şirini kaçıranın ben olmadığına ikna etmek için gereken delili gösterdim.O kadar aceleciydi ki bana inanarak dağları aşar gibi kapıları aşarak gidişini seyrediyordum arkasından.Gözümde daha bir YÜKSELiyordu.

Tekrar Bal Sektörünün lideri "K" ya döndüğümde ise hedefi ıskaladığımı görmüştüm.Mermi K'nın yanindaki petrol variline isabet etmişti."K", merminin geldiği yeri tespit etmek için hala yukarı bakıyordu.Etraf petrol varilinden açılan delik sebebiyle kapkara olmuştu."K" nın ayaklarına karasular inmişti resmen.En sonunda beni görmüş ve tanımıştı elini bana doğru "seninle görüşeceğiz" manasında sallıyordu.

Bir tetikçi korkusuzdu.Korkmuyordum.Yada çok güzel numara yapıyordum...

:)


SON






26 Aralık 2012 Çarşamba

Bir Sıradanın Hayatı (1)

Uykudan uyanıp gözlerimi açtığımda hala gördüğüm rüyanın etkisindeydim.Uzun zamandır cevabını aradığım bir soruydu bu, bana kabusu yaşatan. Ayna karşısında yüzümü yıkarken aklımdaki sorunun cevabını hala bulamamıştım.Bu soruyla ilgili bir ipucu size veremem taki cevabını bulana kadar :)

Apartman kapısından çıkarken karşı apartmandaki cadı ağzında sigarası ile gülümsüyordu her zaman olduğu gibi.Kim bilir bugün ne hain planları vardı.Belki pamuk prensese zehirli elma yedirip sonsuzluk uykusuna hapsedecekti.Bende yaşlı cadıya gülümsedim.Cadının planı her ne olursa olsun pamuk prensesi kurtaracaktım.

İKÜ yazan bir şatonun önündeydim.İKÜnün girişi şatolara yakışır şekilde korunmaktaydı.Kapıda bekleyen elleri kılıçlı muhafızlar şatoya giriş için kart kontrolleri yapıyordu.Giriş kartımı gösterdiğim bir muhafız benim girişime izin vermedi. Bu sefer farklı bir kılık deneyerek kartımı  muhafıza doğru tersten uzattım.Aynı muhafız beni gene içeriye almadı.Kızmıştım çok kızmıştım.Şu lanet şatonun girişlerini niye bu kadar zorlaştırmışlardı ki?

Uzun bir mücadelenin ardından kimlik kartım bir başka muhafız tarafından onaylandı ve içeri girişime izin verildi.Şimdi şatonun içindeydim.Eğitimli bir ajan edası ile izimi belli etmeden bana verilen görevi yerine getirecektim.Temkinli adımlarla Şatonun kütüphanesine doğru hızlı adımlarla ilerledim.

Kütüphanede boş bir yer bulmak oldukça zorlamıştı beni.Öğrenci kılığında bir çok sınav maduru insan doldurmuştu kütüphaneyi.Nihayet üst katlarda boş bulduğum bir masa bana gel gel işareti yapıyordu.Bu boş masanın cazibesine kapılıp boş masaya yerleştim ve ekip arkadaşlarımı beklemeye başladım.

Yanıma ilk gelen gülü seven(7) ve yakasında mutlaka gül bulunan bir ajandı kod adı "eşşek_kulağı" idi :) hemen ardından çokça ÜNALmış ajan kod adı "T"  bize katıldı.

Arada bir gelen Bilişik güçler sayesinde Kayseri ekibindende haber akışı sağlıyorduk.

Görevimiz belli idi Tenisli masayı bulup altındaki bombayı imha etmek.Bunun için anten ders notlarına ihtiyacımız vardı.Sıkı bir çalışmanın ardından bombayı nasıl imha edeceğimizi bulmuştuk.Ama ihtiyacımız olan bir şey vardı oda,  Özcan isimli ajan yani kod adı "ş" nin cukulata rengi botlarıydı...

Operasyon başlamıştı kimseye fark ettirmemek için masa tenisi oynuyor numarası ile bombayı arıyorduk.Uzun soluklu mücadelenin ardından masaya yenik düşmüştük bomba yoktu...

Tüm ümitlerimiz bittiği anda kırmızı başlıklı kız üzerinde bomba ile üzerimize doğru geliyordu....

Bommmm...

Bölüm Sonu :)




25 Aralık 2012 Salı

Yeni bir hikaye başlıyor

Bilmiyorum benden önce deneyen biri çıktı mı?  Biraz iddialı, çokça heyecanlıyım :)

Çok yakında yeni bir dizi hikaye ile karşınızda olacağım.Bu yazacağım hikayede bir sıradan (HiD yani ben) ve çevremde bulunan arkadaşlarım, ailem, hocalarım ve tanıştığım insanlar bu hikayenin bir parçası olacak (tabi ki sizin müsadenizle) günlük sıradan yaşantımı benim bakış açımla okuyacaksınız.Tabii olaylara biraz  hayal gücü ekleyip masal tadı ile sizlere sunacağım.

Her türlü görüşleriniz,önerileriniz,dilekleriniz ve şikayetleriniz benim için değerlidir... Yorum kısmını boş geçmeyiniz :)





22 Aralık 2012 Cumartesi

Günün hikayesi geliyor...

İş adamının işleri bozulmuştu. Ne yaptıysa olmuyordu. Bir zamanlar çok başarılı bir insan olmasına rağmen şimdi büyük olan sadece borçlarıydı. Bir taraftan kredi verenler onu sıkıştırırken, diğer taraftan da bir sürü insan ödeme bekliyordu. Çok bunalmıştı ve hiçbir çıkış yolu bulamıyordu. Nefes almak için parka gitti. Bir banka oturdu, başını ellerinin arasına aldı ve bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünmeye başladı.
...
Tam bu sırada birden, önünde yaşlı bir adam durdu. 'Çok üzgün görünüyorsun. Seni rahatsız eden bir şey olduğu belli ; Benimle Paylaşmak ister misin?' diye sordu yaşlı adam. İşadamının yakınmalarını dinledikten sonra da, 'Sana yardım edebilirim' dedi. Çek defterini çıkardı. İşadamının adını sordu ve ona bir çek yazdı. Çeki ona verirken de şöyle dedi: 'Bu para senin. Bir yıl sonra seninle burada buluştuğumuzda bana olan borcunu ödersin. Hadi al' dedi. Ve yaşlı adam geldiği gibi hızla gözden kayboldu.

İşadamı elindeki çeke baktı. Çekte 500 bin dolar yazıyordu ve imza ise John Rockefeller' e aitti,yani o gün için dünyanın en zengin adamına. 'Tüm borçlarımı hemen ödeyebilirim' diye düşündü. John Rockefeller' e ait bu çekle her şeyi çözebilirdi. Ama çeki bozdurmaktan vazgeçti. Bu değerli çeki kasasına koydu. Onun kasasında olduğunu bilmenin güveniyle yepyeni bir iyimserlikle işine tekrar dört elle sarıldı. Büyük küçük demeden tüm işleri değerlendirmeye başladı. Ödeme planlarını yeniden yapılandırdı. İyi yapılan işler yeni işleri doğurdu. Birkaç ay sonra tekrar işlerini yoluna koyabilmişti.

Takip eden aylarda ise borçlarından tümüyle kurtulup hatta para kazanmaya başlamıştı. Tüm bir yıl boyunca çalıştı durdu. Tam bir yıl sonra, elinde bozulmamış çek ile parka gitti. Kararlaştırılmış saatin gelmesini bekledi. Tam zamanında yaşlı adamın hızla ona doğru geldiğini gördü. Tam ona çekini geri verip başarı öyküsünü paylaşacakken bir hemşire koşarak geldi ve adamı yakaladı. Hemşire 'Onu bulduğuma çok sevindim, umarım sizi rahatsız etmemiştir' dedi. 'Çünkü bu bey sürekli olarak huzur evinden kaçıp, bu parka geliyor. Herkese kendisinin John Rockfeller olduğunu söylüyor' diye ekledi.Hemşire adamın koluna girip onunla birlikte uzaklaştı.

İşadamı şaşkın bir şekilde öylece durdu kaldı. Sanki donmuştu. Tüm yıl boyunca arkasında yarım milyon dolar olduğuna inanarak işler almış, yapmış ve satmıştı. Birden, hayatının akışının değiştiren şeyin para olmadığını fark etti. Hayatını değiştirenin yeniden kendinde bulduğu kendine güven ve inançtı.

Başarının sırrı, kasamızda duran değil, kendi kalbimizde ve kafamızda olanlardır. Başka yerde aramaya gerek yok.

15 Aralık 2012 Cumartesi

Kayıp Şehir (8)

8.Bölüm : İleri Teknoloji ve Entrikalar - II

(not: Bu yazı ,bir dizi hikaye olmasından dolayı hikayeye 1. bölümden başlamanızı tavsiye ederim)


Yatağıma uzanmış düşünceler aleminde bir buradan bir oraya zıplıyorum.Hatırlayamadığım evime, gelene kadar geçirdiğim yolculuğun mazisi takılıyor bir ara.Dostum Altı'ya göre sıradan, bana göre heyecanlı o yolculuk. "vavv" diye haykırıyorum kendi kendime. Gözlerim bir yere sabitlenmiş aklımla tekrar yaşıyorum o yolculuğu. İlk olarak yürüyen yoldan inip yerden 3-4 kilometre yüksekteki evime varmak için ,evimin altındaki fırlatma rampasına binişimi hayal ediyorum.Özel bir kafesin içinde neredeyse saatte Beş yüz kilometre hızla yükselişimi hissediyorum. Heyecan doruklarda...

Bütün hayal alemi değişik bir ses tonuyla gelen elektronik bir ses ile bölünüyor."kapı çalıyor,gelen kişinin kimlik bilgileri taranıyor...kişi bulundu. Gelen kişi 718496005... kapı açılmasını onaylıyorsanız -evet-,gelen kişi sizin için tehdit oluşturuyorsa -kilit-,polis çağrılmasını istiyorsanız -polis- diyebilirsiniz,evde olmadığınız numarası yapılması için lütfen ses çıkartmayınız " . Seslice gülmeye başlıyorum elektronik ses buna karşılık tekrar konuşmaya başlıyor: "konuşmalarınız değerlendirilip, uygun komut bulunamadı.İsteğinizi tekrar söyleyiniz yada evde olmamış numarasına devam etmemiz için lütfen sessiz olunuz". Evde stand up şovu var.Bu sefer içimden gülüyorum aynı zamanda eve sesleniyorum."evet kapıyı açalım lütfen" .

Yeni kodlu gelen kişi acaba kim? "Yeni birileriyle tanışacağım.Tabi o beni daha önceden tanıyor bunu unutma HiD" diye kendime sesleniyorum. Bu arada kulaklarım, akıllı evin misafirimi karşılama seslerini ve onu yönlendiren konutlara dikkat kesiliyor. Aynı zamanda önüme yansıtmalı bir ekran geliyor.Elle tutulur bi tarafı yok bu ekanın.Gelen kişinin aynı ebatlarda 3 boyutlu görüntüsü ile canlı canlı takip ediyorum."İşte benim kayıp şehrim " diyorum heyecanla. Gerçekte öyle mi ki? Bu şehir, bu teknoloji beni derinden etkiliyor doğrusu...

Bu evin yapabileceği kabiliyetinin daha fazla olduğunu hissediyorum ve hayal gücümü çalıştırıp eve soruyorum: -Ev ,gelen kişiyi tanımla.
2-3 saniye sonra akıllı ev cevap veriyor:
-Komut alındı değerlendiriliyor.Cevap bulundu.Tanımlama süresi 1 saat 40 dakika 23 saniye sürüyor.Tanımlamanın başlamasını istiyorsanız evet,daha kısa ve sizinle ilgili bilgiler öncelikli olması için -kısa- kelimesini tercih edebilirsiniz.
-Kesinlikle -kısa- olsun.
-Komut alındı.Kelimeler seçildi.Kişi tanımlanıyor.Gelen kişi sizin sekreteriniz yaşı 26.Evli değil.Adı 718496005. Sizin ona hitabınız -diktatör-.

"Patroooon" sesleri uzun hava gibi kulağıma ulaşıyor.Ses oldukça yumuşak ve bir o kadarda kışkırtıcı.Bu ses tonunda etkiliyici bir cazibe yatmadığını söylemek büyük bir yalan olsa gerek.Ve şimdi iletşim zamanı:

-Evet sevgili diktatörüm hoşgeldin.
-Hoşbulduk demeli miyim? bilemiyorum patron.Bugün sabahki toplantınız...!! sizin gecikmenizden dolayı akşam saatine kaydırıldı ve size nedense ulaşamıyorum.Son bir kaç gündür bir değişim var sizde. Sekreteriniz olarak benimle paylaşmak istediğiniz bir durum var mı?

Düşünüyor numarası yapıyorum. Sonra sekreterin gözlerine dikkatlice bakıp "Elbette bir durum olursa bundan ilk senin haberin olur.Bundan şüphen mi var sevgili diktatörüm".Bu sözümden sonra diktatörün gözlerinin içi gülüyor.İçimden "waw seni gidi büyük yalancı"diyorum kendime.Henüz çözemediğim bir durumu kimseyle paylaşamam.Ben nasıl bir şehirdeyim ve bu insanlar beni nasıl tanıyor olabilir? Acaba bir ikizim olabilir mi? Sorular ardı sıra sıralanıyor...

Kendi içimdeki muhabbet sekreterin sesiyle kesiliyor."Eğer bir beş dakika daha gecikirsek şirketten birlikte kovulacağız.Yetişmemiz gereken bir toplantımız var patron hadi hazırlanın lütfen".Bu ses tonu gerçekten tam bir diktatör bana karşı,neden bu ismi vermiş olabileceğimi çok net kestiriyorum.

Şehrin en büyük , en modern ve en büyük binasının önündeyiz.Büyük harflerle Holding adı " HİD" olarak yazıyor.Kendimle konuşuyorum "ben bu şirketin sahibi değilsem kesinlikle bir ikizim var.Benden başka bu ismi kim kullanır ki?".Bina girişindeki güvenlikten danışmanlara kadar herkesle selamlaşıyoruz.Sanırım burada seviliyorum insanlarım yüzüme karşı gülümsemelerinden çok net anlaşılabiliyor bu durum.

Sekreterin gösterdiği yoldan hızlı adımlarla ofisime doğru ilerlerken diktatör önceden aldığım ince noktaları bana hatırlatıyor.Kulaklarım onu dinlerken gözlerimle etrafı tarıyorum.İki adım sonra bir köşe dönüşünü daha geçeceğiz.Attığım son adımla köşe dönüşü, zaman durma noktasına geliyor.Tam karşımda ellerinde dosyalar ile yüzüme gülümsüyor...

Bee...Beee...Beey...Beyazım!!!


To be continued...