13 Temmuz 2012 Cuma

Kayıp Şehir (3)


3.Bölüm: Kararsızlar Şehrine Giriş

(HiD'den bir NoT:Bu yazı,bir "dizi hikaye" olması sebebiyle hiç okumayanlar 1. ve 2. bölümü ile hikayeye dahil olmalarını tavsiye ederim)



Yavaşça göz kapaklarım açılıyor.Gözümün gördüğü başka bir çift göz bana bakıyor.Hayır hayır bir değil, iki çift göz bana bakıyor.Sanırım üçüncü çift gözü de gördüm ve artarak çoğalıyorlar.Aklıma biyoloji dersinden kalan mitoz ve mayoz bölünmeler geliyor.Ne kadar da hızlı çoğalıyorlar öyle...Dört ,beş,en son altı çift göz bana, şaşkın halde bakıyorlar.

Bu arada kendimi sorgu odasında bir sandalyede hayal ediyorum.Simsiyah karanlık bir oda, başımda sallanan bir lamba ve karşımda duran bir adam,kızgın bir yüz ifadesiyle, bana soruyor "nerdesin?".Ardından sorular devam ediyor bir başkası tarafından "adın ne?" ve ardından bir başkası daha "buraya nasıl geldin?".Ne cevap vereceğimi bilemez haldeyim.Çünkü cevaplara dair, bir ipucu dahi yok belleğimde...

Karanlık gitgide açılarak altı çift göze teslim ediyor mekanı.Görüntünün ardından sesler de gelmeye başlıyor.İçlerinden biri "merhaba",sonra "iyi misin" dediğini önce dudaklarından okuyorum. Ardından kulaklarım, bu göz okumasının sağlamasını yapar gibi duyuyor söylenenleri.Gitgide daha iyi duyuyorum...

Doğrulmaya başladığım anda,aklım sorgu odasında sorulan soruların cevaplarını aramak için geçmişe dönmeye çalışıyor.En son hatırladığım "KARARSIZLAR ŞEHRİNE HOŞGELDİNİZ" yazısı.Peki ya sonrasında ne oldu?

Tam anlamıyla kendime geldim nihayet.Bir evde misafir olduğumu ve şehre girişimden sonra neler olduğunu; bir akşam yemeği masasında, bu altı çift gözlü aileden dinliyorum.Yorgunluk ve açlıktan bayılmışım.

Bu ailede bir gariplik hissediyorum.Aynı bu şehre doğru yola çıkarken hissettiğim duygu gibi...Bir anne, bir baba ve iki tane ikizlerden oluşuyor.Sanki şehir ismi gibi  kararsızlık kokuyor.Her ikiz, bir erkek ve bir kız.Sanki karar veremişler gibi...Aynı bu şehir gibi...

Bir gece daha misafir kalıyorum bu evde.Ertesi sabah yola çıkıyorum.Öncelikle kalabalık pazar yerini kestiriyor gözlerim.Uzun zaman yanlızlıktan sonra, kalabalığa hasret çeker gibi düşünmeden hareket ediyorum.Etraf çok kalabalık ;büyükler kıran kırana pazarlık peşinde,yaşlılar huysuz ve kavgacılar yine,çocuklar da bir koşturmacanın peşinde ve bebekler tüm masumiyetiyle, onlarda annelerinin kucaklarında.

Kalabalığı, bir su tanesi gibi boş bulduğum yerlere doğru, sıvışarak ilerliyorum.Bir süre sonra kulak misafiri oluyorum elma tezgahının başındaki bir pazarlığa.Neredeyse bu sıkı pazarlığa on dakikadır devam ediyorlar. En sonunda dayanamayıp müdahale ediyorum.İki tarafıda üzmeden , orta yolu olduğunu hesapladığım bir miktar üzerinden taraflara fiyatı sunuyorum.

Bir karartı siyah yapıyor etrafı ardından bir tiyatro perdesi açılıyor.Ve ben bir mahkeme salonunda buluyorum kendimi.Hakim "karar" diyip ayağa kaldırıyor bütün salonu.Üzerimde avukat kıyafeti ile suçluyu savunuyorum.Salonda derin bir sessizlik...Hakim zalimce yüzüme bakıyor,kararı açıklarken:"Suçlunun idamına ve avukatının da önce işkence edilip ardından idamına karar verilmiştir" diye karar açıklıyor.Şaşırmış haldeyim. Dünyanın hangi yerinde bir avukat savunduğu müvekkilinden dolayı daha zalimce ceza almış acaba?
Karar açıklanır açıklanmaz ,sinyallerin beynime gidişi ve beynimin karar alması ve sinyallerin söz olup dudaklarıma ulaşmasını hissediyorum.Bir anda hakime bağrıyorum:"itiraz ediyoruuuu..."

Cümlem yarım kalıyor.Bir videonun geri alınması gibi başa sarılıyor olaylar .Hakimin kararı açıklaması,bana bakışı,tiyatro salonunda etrafa bakışım ve perdenin kapanmasıyla ışıkların açılması...Tekrardan pazar yerindeyim.Her iki tarafta birbirlerini yemeyi bırakıp sözlerini benim üzerime savuruyorlar.Ben nerden bulaştım ki bu işe? Kızıyorum kendime...

Tam bu curcunanın içinde,gözüme bir parıltı, bir beyaz çarpıyor.O kadar saf ve temiz ki gözümü alamıyorum bu ışıltıdan...Bütün konuşmalar bitiyor.Sadece insanların mimiklerini anımsayabiliyorum.Hatta bu saf güzelliğe odaklanmış halde iken herkes buğulanmış halde.Ben, bir buz parçası gibi tutulmuş halde duruyorum.

Buz çözülmeye başlıyor.Beynime gidecek sinyaller yönünü şaşırmış gibi kalbime doğru hareket ediyor.Düşünemiyorum artık.Kalbim bütün bedenime darbe yapıp yönetimi ele geçirmiş gibi.kalbim emir veriyor ayaklarıma: koş!

Koşmaya başladığım anda yeni bir perde aralanıyor.Ben bir maraton koşucusuyum.Başlama çizgisinde yedi rakibimle birlikte hakemin işaretini bekliyoruz.Beklenen işaret geliyor.sekiz sporcu aynı anda koşmaya başlıyoruz. İlk yüz metre düz koşunun ardından ellişer metre arayla dizilmiş engellerin üzerinden atlayarak tüm tüm sınırları zorluyoruz.Seyircilerde inanılmaz bir çoşku ile beni destekliyorlar."Şampiyon HiD" diye tezahuratları duyuyorum.Önceki sene kırdığım dünya rekorunu yenileme gayretinde tüm gücümle koşuyorum.Son yüz metreye yarım metre farkla giriyorum.Çoşku tavan yapmış halde.Son on metre kala bir ayağım diğerine takıyor.Düşme noktasındayım artık.Son üç saniye sanki bir ömür gibi geçiyor yavaşça ağır ağır.Ellerim yavaşça yere doğru koruma pozisyonu almış halde.Perde kapanıyor ve ben tekrardan pazar yerinde gözlerimi açıyorum.

Artık sahiplenmişim gibi gördüğüm bu parıltıya "beyazım" diyorum içimden.Çok hızlı adımlarla ve insanların arasından öyle sıyrılarak geçiyor ki hayrete düşüyorum.Gözlerim ona kilitlenmiş halde, ayaklarım ise ona ulaşmaya çalışıyor.Köşeyi dönerken görüyorum en son halini.Tüm gücümle koşarken insanlara çarparak ilerliyorum.Arkamdan bana bağırışları ve hakaretleri duyuyorum, ama umursamıyorum.Tek düşündüğüm Beyazım'ı yakalamak.

Nihayet köşeye yaklaştım.Döndüğüm anda bir yol ayrımında buluyorum kendimi.Bu şehirde her zaman olduğu gibi iki seçenek,iki yol sunuyor bana.Bu sefer düşünmeden bir yola giriyorum.On dakika kadar  koştuktan sonra bir yol ayrımında daha buluyorum kendimi.Bu sefer, kısa süreli tereddütün ardından, birini seçip koşmaya devam ediyorum.Beş dakika sonra bir yol ayrımı daha...

Ve yedinci yol ayrımını da düşünmeden seçtiğim bir yoldan tüm gücümle koşamaya devam ediyorum.Bir an duraksıyorum.Etrafıma bakındığım anda başladığım noktada olduğumu farkediyorum.Bir anda olduğum yerde   duruyorum. Hayatımda kendimi bu kadar çaresiz hissettiğim bir an daha olmamıştı.Hızlı hızlı nefes alıp verirken kendimi sırtüstü yere bırakıyorum.Tepemde güneş,kalbimde çığlık, aklımda durgunluk ile içimdeki sessizliğe gömülüyorum.


3. Bölüm Sonu





1 yorum:

  1. Arkadasım yazıların tek kelıme ıle harıka! Nazar değmez inş :)

    YanıtlaSil